hakim bey...

sevgilimiz yok ki,kroluk edip adını yollara yazalım...gerçi biz kalenin...neyse...

ne gereği varki bu kadar vefasız adam hayatımızın bu kadar içine girmişken...dörtte dört gidiyorsun alkan,yani dört dörtlük kazık yiyensin,buna eyvallah...

eğlencenin tekelini alkole bırakmayalım burayı anladım,güzel tespitte,bu konunun sayınuğurlunun eline geçmesi de feci sonuçlar doğuruyor be hocam...ama kuşku söylediyse doğrudur dostum,hiç alınmam,evet o insan şerefsizse,ben de en piç ikinci adam olarak onun baş altıyım...türkiyede piskopat eksik olmaz,ikinci adam sıkıntısı çekilmez.iskender abi ye selamlar.ama galiba heralde biz disko kralı yerine çırağana gittiğimiz için açtırdık sonraları o rakı şişesini...kristallenmiş yeni rakı güzel olmuyor,tecrübeyle sabit!hele bir de peynirsiz...

sayın erden!hukuktan anlamıyoruz ve bunu biliyoruz,ama bize uygulanan mahkumiyet kararlarını da sonuna kadar kınıyoruz.amerikan konsolosluğunu champion sa üzerinden tarif edemiyoruz,bu da acı bir gerçek bunu da biliyoruz,ve bildiğimiz şeylerden bir tanesi de şampiyon kokoreç ve istanbulda meyhaneler üzerinden yol tarif etmek,daha neler neler,karaokeler,nargileciler,midyeciler...ha bu söylenmeden geçilmez,sıraselviler de taksi nereye yanaşmalı onu da iyi biliriz evellallah...

elimiz mahkum...ah sesimizi çıkaramadığımız için siz şu vefasızlara,yenilirken hep nağmalup yerlerimizden...affetmek ve unutmak lügatımızda ilk sırayı alırken...elimiz mahkum,o cevapları ararken,paranoyaya bağlanırken...alan kodumuz her ne hikmetse hep ikiyüzonaltıyken...elimiz mahkum,iki dilim fazladan ekmeği rica ederken,seviyorum deyişinin hayalini kurarken...bir de gözlerin renkli olsaydı,beni de sorsaydın derken...harcarnırken kendi kendimize her halimizle...

ben mavi-beyaz giyinmeyi severim,nazar boncuğun olayım...

we should do this again...

her neyse...

uygulamalı kuantum fiziğine girişimi yaptım şu heyatta...

niye kimse sol şeridi kullanmıyor,ben zamanı ileri sarıyorum diye siz mi yavaşladınız?bunca yıldır ne ben yağmuru ne de o beni sevebildi derken meğer ne doğru söylüyormuşum,bir kez daha anladım.yine çamurlu ve ıslak,yırtık paçalarım...yağmurdan çok yanımdan geçen arabalarla ıslanıyorum,kaderin bir fiskesi de siz mi oluyorsunuz be!?her neyse...

herşey güzel de,yalnız kaldığımda kendime cevapsız sorular sormayı ne çok seviyormuşum ben. noldu anı yaşa felsefesine?niye tekrar doğruları yapmaya çalışıyorum ki?işte en güzel örneği,yine sorular sorup duruyorum.oysa ben hep istemişimdir ki,asrın hatalarını yapayım,tarihe öyle geçeyim...yoksa ben iki kadehle kendimden geçecek adammıydım!?her neyse...

yıllar sonra beni anarsan...yok kürdili hicazkardan girmeyecektim yeni paragrafa.yıllar sonra ilk kez dinliyorum şu şarkıyı.sigaram bile değişti.ben şimdiden seni yollara yazdım.helal olsun kaderin cilvesine...ağır abi mi dersin,bir nefes çekimlik parlayan o ışıltı mı...her neyse alıp götürdü benliğimi uzaklara,her neyse...sen de bir şiirsin artık,her kimse...

gerisi yalan...

02.02 de başlıyorum ki,birileri belki beni anıyordur safsatasına değineyim...

öncelikle msnlerini,oley bu sabah yağmur var,bembeyaz,büyüleyici,istanbulda kar var,lodos esecek,yağıyor yağıyor,stratuslar geliyor, vs. vs. gibi iletililerle süsleyen,hem coğrafya bilgilerimizi tazeleyen ve hava durumunu takip etmemize gerek bırakmayan,hem metalurji okuyorum dediğimizde aa öyle mi erzincanda bugün hava nasıl birader diyen insanlarımıza,bu yanlış anlaşılmayı sonuna kadar aşılayan değerli meslektaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum...etilerde kar var,gerisi yalan...

ha bir de cv hazırlamak zor iş,gerisi yalan...katıldığım seminer ve kurslara ne yazsam bulamıyorum bir türlü,mor salkımda rakı nasıl içilir,sardunyada karafakiden rakı bardağa nasıl yağ gibi dökülür gibi dersleri verdiğimi,sevdiğim kitaplar kısmına da çilingir larousse yazmak istemiyorum.yenik başlamayalım olaya her zamanki gibi...gerisi yalan(!)

ben dünkü ben değil miyim neyim.nereye koşup yoruluyorum,ilacımı bulamazsam,ve değişiyorsam herşey külliyen yalan...yalancıdır hep aynalar,gir kalbime gör kendini...

buralarda birşeyler eksik,gerisi yalan!

eski-yeni şeyler...

eski şeylerin tadını,
yenilerin masallarını,
feridun düzağaçlarda aramak,
hiç mi hiç açmıyor adamı...

um a ithafen...

ps:hamiyet yüceses'in seslendirdiği doymadım sana adlı şarkıyı buraya koysaydım sanırım daha yerinde olurdu...

biri bana gül alsın...

iyi ki almışım ikinci paketi,bu gece de uyku yok.niyeti bozup açık bir mekan arasam mı diye düşünmeye başlayıp,kendime verdiğim anlamsız sözlerle savaşmaya başlıyorum...ister gece kuşu de istersen night stalker,demekki adamın adının bahtiyar olması gerekmiyormuş mavi gökyüzünün "ona da" dar edilmesi için dimi?gündüzlerim yalan oldu,artık sadece geceler...şey gibi oldu:hayatım simsiyah,hayallerim bembeyaz.ikisine de nerden bulaştıysam...

ne gurbetmiş be kardeşim.sen de haklısın komutanım.ben böyle düşünürken sebahattin abi aklıma geliyor...şimdi kim bilir o kaç parçaya bölünmüştür.keşke çanakkale on sekiz martta okusaydım,japonca öğrenir,kervan otelde anzaklıları misafir eder,akşamları da mor salkımda,handa ya da lodosta takılır,yata yata bitirirdim üniversiteyi...amaan sende.yine başladım keşkelere.eskidendi o!ona bakarsan şimdi harp akademisinde olmam lazımdı.ah annem yaktın beni...

biraz muhayyer-kürdi,saymadım kaç yıl oldu,sen ellerin olalı...
bilmem yüzün güldü mü ayrıldık ayrılalı
saint valentine's day yaklaşmış...lanet olsun hala plan yapamadım.ne kadar meşgul adamım.iş yerindeki çiğdem hanıma falan bir yemek teklif etsem mi acaba?papermoon falan şöyle oohh.heralde son günlerde gördüğüm tek bayan o olmuştur,gerçi o da çok gözümden düştü be abi,ya eminim ispanyolca dahi bilmiyordur,benim öyle kızla ne işim olur!benden selamlar olsun tüm renkli gözlülere...

çünkü hayat henüz gülmedi yüzüme...

büyük değişim...

artık bir çok şeye
ara vermenin zamanı geldi diye düşünüyorum,
yok sadece düşünmüyorum,
uygulamaya da koyuyorum,
aha buraya yazdım:
sosyal içicilik sınırlarını alt üst edip,

durduk yere dertlenmeye falan...
beni dertlendiren şeylere mesela,

yalnız hissedip,bu blokta saçmalamaya...
belki özlenirim biraz,hem burda,

hem sürekli gittiğim
ancak artık gitmeye ara verdiğim mekanlarda...
inş sıra gelir bi gün sigaraya da...

kalender...

dört takımın üçünü boğazın sularına kaptırdık-o da nasıl oluyor bilmem iğneleri kurtarıyorsun kurşun yok piyasada,takım satan pezevenkler sahile halat atıyorlar ama keyfimizi kaçıramazlar- ama sekiz kilo istavriti de yakalamayı bildik,dokuzar onar tane çekiyorsun be abi,ki yarım kiloya tekabül eder...gündüzüm de gecem de seninle oldu yeniköy!...ama ne de güzel oldu yeniköy!mısır ununa bulanmış balıkları meze yaptık bu sefer,dertleri değil...ha balıkçı hasan'ın karşısındaki çeşmeye de onbeş tane boş bira şişesi bıraktımki,toplayan abilerim bulunursa ordan alabilirler.dönmeye karar vermeden önce şöyle bir boğaza göz gezdirdim ne sarıyeri çıkartabildim,ne de boğazın ne taraftan karadenize açıldığını,bindik bir kia sorentoya gittik kıyamete...o trafiktede bişey olmadan gelebildik çok şükür...sayın gümüş'e saygılar...ya söylemeden geçemeyeceğim,bir de davidoff classic hiç bitmesin!cos carefully selected tobaccos blended to perfection

uşşak oyun havası

complicated...

i have no landscape,except that damn roads...por supuesto...thas why they call me alone cowboy huh?
hey pal you know what,as usual the time is going on,and plus its midnight
you're dead,and i bury you into my heart...bullshit
i need a drink dude!please give me the usual!
hey sapo!crees en al amor a primera vista?
don't you care about me anymore?
i don't think so!
and my last sentence is to you bastard! :some motherfuckers like you are always trying to ice-skate uphill!!!

oldies vol 2...

balkondayken,dans ederken rüzgarla,
ben ona iyi davranmaya çalışırken,
o ise saçlarımdaki beyazları
ortaya çıkarmaya çalışırmışçasına
alay ederken benimle,
zamanlı zamansız
tütünümü sararken çarşaf gibi kağıda,
dumanlı dumansız
yakarken dertlerimi,
sonra birkaç melodi ve biraz
beyaz-mavi bulut dudaklarımın arasından,
terkedemezken ben,
tevfik babanın
otuzbeş yıllık mesai arkadaşını
bir kalemde silip
mazide bıraktığı gibi,
birileri yokken bugünün akşamında;
kadehini kaldırırken beni anan,
ya da gönülden bağlı kalan,
bir kalpte iki can taşıyan...


şenay şenses-görmedim ömrümün asude geçen bir demini

ps:güzel bir başlık bulabilen olursa haber versin...

oldies...

rakı ve yanında beyaz peynir...
üstüne cilası bira...
sonra da biraz midye...
gel de şu şarkıları dinleme...

hamiyet yüceses-doymadım sana...

poésie passion des poèmes d'amour

je me suis réveillé encore ce matin,
avec mon amour dans mes mains..
je dis "je me suis reveillée" mais comprend-le,
il s'agit juste d'un verre de vin...

ordan burdan...


maksimde değil çakıl gazinosundaydı o akşamlarda zeki müren..yenikapı iskelesinin olduğu yerlerden sular çekilmemiş henüz.sandallar sallanmakta nazlı nazlı.ve hayatta parayla pulla karşılanamayacak bir huzur daha.sandallarda zeki müren keyfi...gazinonun arkasında odun depoları var.kesilen kütükler kazıklarla sabitlenmiş,yüksek bir yapı oluşturmakta gazinodan güzel bir görüntü ve sandallara nazaran daha iyi bir ses kalitesine sahip...ancak bir keresinde olduğu gibi kazıklar üstündeki onca insanı çekemez ve keyflenen millet nevaleleriyle beraber aşağıya yuvarlanabilir...ben her türlü sandalları tercih ederdim...

o zamanlar millet denize bile giriyor orda...poyraz eserse denize akan kirli suyun üst tarafında,lodos eserse bu su denizde heryere dağılırdı ondan girmezlerdi..e tabii şimdi girmeye kalksan antibiyotik yetiştiremezler..yeni istanbul ve yeni istanbulun omuzlarımıza bindirdiği yükler gitse de şu güzelim eski istanbul geri gelse...yeni istanbulda bir vücuda iki baş gerekiyor...
birde taştan bir yürek...
bu gidişindemi dönüşü olacaktı?
bu dönüş yine böylemi olacaktı?