az kaldı açıyoruz barı...



uzun bir ara oldu amirim orda cayır cayır yazıyor bu çocuk neden susuyor demesinler diye yazıyorum, bu sefer çok uzaklardan. çaresiz ayrılıkları çok yaşadık. sizi aldım düşlerime, terkettim istanbul'umu, beyoğlu sokaklarında piyasa yapışlarımızı, ardından iki lokma ekmek. ardından yine alabildiğine... korkmayın yüreğimizde sevgi bitmez. sayın toramanın dediği gibi, kardeş doğanlar sevgi kazanamayabilirler ve bu bağın bir önemi yoktur, sevgi kazananlar kardeş olabilirler ki bu bağın tarifi yoktur.

kullanmazsam olmaz tiz oktav dingildek gitar geleneğiyle kendimizden geçiyoruz kaç gündür kaybedenler kulübü sağolsun. başımız bu yüzden darda, yol da biraz uzun duruyor. ama biz biraz arap atıyızdır bilirsiniz, geç açılırız. şöyle gece üç dört gibi. ha burda tek sorun benim el memleketinde olup, düzgün bir sigaraya ziftlenememem ve o canım muhabbeti yapamıyor olmam. mekan söylemeye gerek yok. akgünonüç her zamanki tahta masa veya sırtıma paslı bir çivi gibi yapışmış yağmurdan sonra balıksırtı mantom ortaköye doğru çırağan meyhanesi... ah ulan o yarin aklımda gözleri kaldı.

üstat daha önceden söylemiş; değişeceğim, değişeceğim, öğrendim ki değişmeme yetecek güce sahibim. fekat biz de çok şeyin değişmesine gerek yok. buradan greco italian dilini göze alarak franky five angels'ı anıyorum. güzel günler ileride. roma imparatorluğu gibi olacak herşey. pentangelli's bar: sound of omerta...