lovelier than...

"I think that I shall never hear

A poem lovelier than beer.

The stuff that the corner bar has on tap,

With black base and sky-blue cap.

The stuff that I can drink all day

Until my mem'ry melts away.

Poems are made by fools, I fear

But only Efes can make a beer..."

onu bunu boşver...

gerekli dipnotlar yazını sonuna saklanır çoğunlukla ama bugünkü yazımı kısa tutacağım için başa yazıyorum: reşitpaşasporun sahadan uzaklaşan iki rakı kadehinin ileri uçta yerini mini bardan bir isim alıyor:efes! üzerinde vitray çalışırız dimi? onu bunu bırak sebahattin abi sigarayı bırakmış...sonunda babam içmezken o benim dumanımı soluyacak!adaletini seveyim be felek!senin de yalanını s2m kamil!

dalyada isyan....

cebimde bir lira desen yok,madara olucaz yine meyhaneye...hadi bakalım senin canın sağolsun,bu hayatta hep alacaklılar iyi olsun.bana ihanet borcu kalan kimse kalmasın...

mor salkımlı o sokak...

evet,
aklımı firara vermişim zaten
bir şiiri kıskandıran gözlerinle yak beni

"buzları üşüten bozkır ayazı
ve denizden yeni çıkmış rüzgarlarla gel
kuru dalları bastıkça kırılan eylül
hüzün karası bir hasrete soyunup dökülmüşken
kurşunlara dizilirken susuz denizler
kapattım penceresini ömrümün
çektim perdesini
hazırım
yak beni"

metalurji kulübü yine sabahladı...
k.g. ye atfen...

bab ı hal...

yeni dertten medet uman kaçık!
işaretler açık,
beni cefâkâr edenle
aynı değilmi kaşlarımı eden çatık?
ve dudaklarım,
dudaklarımda o koca yarık,
sol yanımdaki o kırık,
ve saksıdaki çiçekte
ve sokakta havlayan itte...
üflediğim kaçıncı poyrazda,
hangi meyhaneden demir alacak?
ve o adaya yelken açacak
bu koca bedbaht!
bu bedâvet hangi çadırda,
yıldızları ıskalayan gecede,
sıcağın unutulduğu o,
hangi denizde sona erecek?
hayyama şarap ne zaman yetecek?
bu
gabâvetin hangi nevbaharda,
kaç günahtan sonra sona erecek?
cehennem nizamiyesinin etrafında
kaçıncı isyandan sonra...
bana tütün ne zaman yetecek!?
dökülen sırlarım ne zaman geri gelecek!?
bu bedbaht tatsız tuzsuz düz rakıyı,
daha ne kadar akşamdan,
becayiş i cefadan,
sebahattin abiyi anmadan,
mastörü beklerken sıradan,
haline tercüman bulamadan...
daha ne kadar kendi denizinde hem boğulup,
hem denizi döven balıkçıların ağına yem olacak!?