baş belası...

açlığı bir kenara bırak.sigaraya ziftleniyorum çaydan evvel.beni bekleyenler büyük.farklı mönülü farklı saatli kahvaltı günleri.bir de ben hiç mi hiç anlamasamda,kaide gövde ve başlıktan oluşan mimari öğeler.e güzel...

dijital manipulasyonlar ekleniyor hayatımıza deklanşöre bastıktan sonra,terasın altındaki katta,birkaç tanımadığım çaylak mikrofonda.çayımız var.e ama hani tavla?bu kadar inatçı olma.

final dönemi mi?kimin umrunda(!)tatili erkene çekip denizin üzerime ağlamasına izin veriyorum ve pantolonumda,gömleğimde tuz lekeleriyle yaşıyorum.e herşeye geç kalmamızın sebebi de bu değil mi..?

akşam olup hüzünlenmemizden mütevellit,madem 67 model klasik arabamız yok,biz de huzuru 19.45-20.45 vapurlarında arıyoruz,sonraki adımın fenere olacağını bilmeden.bir kadehin eksikliğini hissederek de olsa,nereye gidiyorum.bilmiyorum.ama gidicem az kaldı rahat olun.e kaptan siz nereye?kayalardan öte tarafta bi yer gözükmüyor.tersim döndü.dalgalardan mı vapurdan mı meleklerden mi...

bir akşam son defalı,tatlı belalı...



oud taksim by riyadh ai sunbati...

Hiç yorum yok: