senmisin gelen...

hey!efkar senmisin bu gelen...
hep aynı masada otururken ve ismimi üstüne kazırken
bardaktaki içkimi bitirip,sakiye "tazele" derken
son akşamında benim için üzülme derken
hey!efkar senmisin bu gelen...
penceremin kenarında resimleri yakarken,eşyasız odamda
dayanamayıp ellerimle söndürdüğüm
o fotoğraflar hala burdayken,isleri ellerime bulaşırken
ve tabii kırık kırık gülümserken
hey!efkar senmisin bu gelen...
yine bir gece beni benden alırken
ve bu zaman yığınının son anına sürüklenirken
nasıl düzelecek bu işler sebahattin abi derken
hey!efkar senmisin bu gelen
müzeyyen abla radyoda söylerken
gülüzar abla da açık mavi örtüleri sererken
en sevdiğim yemekleri bile istemezken
son çayımı içerken,balkonda buğday verdiğim kuşlarla
habersiz,ceketimi alıp giderken
hey!efkar senmisin bu gelen
ikinci baharda,taş plakta yada mor salkımda
telefon çalarken ama ben kendi kendimle konuşurken
daldığım bu uykudan uyanamıyorken
ölümcül mirasım bir an olsun yanımdan ayrılmazken
dumanı dağılsın diye camı aralarken
ve şimdi sigaramı söndürürken
söyle efkar senmisin bu gelen...

Hiç yorum yok: