bab ı hal...

yeni dertten medet uman kaçık!
işaretler açık,
beni cefâkâr edenle
aynı değilmi kaşlarımı eden çatık?
ve dudaklarım,
dudaklarımda o koca yarık,
sol yanımdaki o kırık,
ve saksıdaki çiçekte
ve sokakta havlayan itte...
üflediğim kaçıncı poyrazda,
hangi meyhaneden demir alacak?
ve o adaya yelken açacak
bu koca bedbaht!
bu bedâvet hangi çadırda,
yıldızları ıskalayan gecede,
sıcağın unutulduğu o,
hangi denizde sona erecek?
hayyama şarap ne zaman yetecek?
bu
gabâvetin hangi nevbaharda,
kaç günahtan sonra sona erecek?
cehennem nizamiyesinin etrafında
kaçıncı isyandan sonra...
bana tütün ne zaman yetecek!?
dökülen sırlarım ne zaman geri gelecek!?
bu bedbaht tatsız tuzsuz düz rakıyı,
daha ne kadar akşamdan,
becayiş i cefadan,
sebahattin abiyi anmadan,
mastörü beklerken sıradan,
haline tercüman bulamadan...
daha ne kadar kendi denizinde hem boğulup,
hem denizi döven balıkçıların ağına yem olacak!?

Hiç yorum yok: