nazariyat dersi




beşiktaşın boğaz rüzgarını yerken yine bir perşembe sabahı,işletme fakültesine geçmeden üsküdar vapurlarının ordaki büfeye uğruyorum.çayım geldi hemen,şekersiz.sigaram tekel iki bin.hemen aynı anda çoktan tüttürmeye başladığım sigaramı tuttuğum elimden çayımı yudumluyorum;nefesimi geri verdiğimde havada oluşan bulutların,nefesimin buharı mı sigaramın dumanı mı olduğunu düşünüyorum.yaşadığımdan emin değilim heralde.ya da yaşıyordum amaçlarından,isteklerinden bu kadar uzakta olan bir adam ne kadar yaşayabilirse.

her mevsim içimden gelip geçen şarkı gibi uzayıp gidiyor anılar gözümün önünde,yaşları birer birer çekip çıkartarak gözlerimden.makam birden değişiyor,ne zaman duysam kulaklarımda çınlayan hüzzamı..anılar neva eyliyor usta!

ben bu karmaşadan kaçarken yanlış yöne doğru gittiğimi anlayana kadar ince bellim soğumuş.sigaramın dumanı yeterince sarartmış saçlarımı.zaten şarkıların ezgileri de nota olmaktan çok daha başka sorumluluklar üstlenmeye başlamıştı bile.her türlü alternatif anının iğneleyen sancılarından kurtulma zamanı geldi.

git gidebilirsen ekonomi dersine..veya düz devam et galata köprüsüne..

Hiç yorum yok: